ayni zamanda

listen to the pronunciation of ayni zamanda
Türkisch - Englisch

Definition von ayni zamanda im Türkisch Englisch wörterbuch

aynı zamanda
at the same time

Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature. - Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.

I like him, but at the same time I don't really trust him. - Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.

aynı zamanda
1. at the same time, simultaneously: Alp ve Aslan aynı zamanda doğdu. Alp and Aslan were born at the same time. 2. at the same time, yet, however, nevertheless: O hafta briç turnuvasına katıldı, aynı zamanda bütün sınavlarını büyük bir başarıyla verdi. That week he played in the bridge tournament, at the same time he passed all his exams with high marks
aynı zamanda
therewithal
aynı zamanda
while
aynı zamanda
as well

That's the deepest part of the lake as well. - O aynı zamanda gölün en derin kısmı.

Dying's nothing. Start instead by living - not only is it harder, but it's longer as well. - Ölüm hiçbir şeydir. Onun yerine yaşayarak başla - sadece daha zor değil fakat aynı zamanda daha uzundur.

aynı zamanda
the while
aynı zamanda
syn-
aynı zamanda
yet
aynı zamanda
{f} too

Not only are you wrong, but I am wrong too. - Sadece siz değil aynı zamanda ben de hatalıyım.

It's not just Tom that has to study. I have to study, too. - Sadece Tom değil aynı zamanda ben de çalışmak zorundayım.

aynı zamanda
simultaneously

He is a scholar and a musician simultaneously. - O bir bilim adamı ve aynı zamanda bir müzisyen.

aynı zamanda
also

I know not only the father, but also the son. - Sadece babasını değil, aynı zamanda oğlunu da tanıyorum.

The singer is famous not only in Japan but also in Europe. - Şarkıcı sadece Japonya'da değil, aynı zamanda Avrupa'da da ünlü.

aynı zamanda
in the same time
aynı zamanda
at once

You can't do two things at once. - Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.

aynı zamanda
both

We are both to blame. - Sadece siz değil aynı zamanda ben de suçlanmalıyım.

Tom and Mary were both talking at the same time. - Tom ve Mary her ikisi de aynı zamanda konuşuyordu.

aynı zamanda
but only
aynı zamanda
also of
aynı zamanda
therewith
aynı zamanda
syn
aynı zamanda
contemporaneously
aynı zamanda olan
simultaneous
aynı zamanda olma
simultaneity
aynı zamanda olmayan
asynchronous
aynı zamanda yaşamış olan kimse
contemporary
fakat aynı zamanda
but at the same time
aynı yerde aynı zamanda
at the same time, same place
aynı yerde aynı zamanda
same time same place
hepsi aynı zamanda
all in unison
Türkisch - Türkisch

Definition von ayni zamanda im Türkisch Türkisch wörterbuch

aynı zamanda
Hem de, bununla birlikte
ayni zamanda
Favoriten