Your chair is identical to mine.
- Senin sandalyen benimki ile tamamen aynı.
Tom looks almost identical to him.
- Tom neredeyse onunla aynı görünüyor.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
The Eiffel Tower is in the same city as the Louvre Museum.
- Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi ile aynı şehirdedir.
All of the students have to wear the same uniform.
- Öğrencilerin hepsi aynı üniformayı giymek zorundadırlar.
The man drove his car at a uniform speed.
- Adam arabasını aynı hızda sürdü.
These pencils might look alike but they're not the same.
- Bu kalemler benzeyebilir ama aynı değiller.
We treat all visitors alike.
- Biz bütün ziyaretçilere aynı davranırız.
Don't make the same mistake again.
- Aynı hatayı tekrar yapma.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
Your brother looks just like you.
- Erkek kardeşin aynı sana benziyor.
When I grow up I want to be just like my Dad.
- Büyüyünce aynı babam gibi olmak istiyorum.
I'm sorry, I'll pay you back in kind.
- Özür dilerim. Aynı şekilde sana geri ödeyeceğim.
Computers almost always have the same price. Maybe the prices are set according to the customers' buying ability.
- Bilgisayarlar neredeyse her zaman aynı fiyata sahiptir. Belki fiyatlar müşterinin satın alma yeteneğine göre belirlenir.
The rebels did not only take hostages, but also set the entire village on fire.
- İsyancılar sadece rehine almadılar, aynı zamanda tüm köyü ateşe verdiler.
Tom clicked on the thumbnail so he could see a larger version of the same image.
- Tom aynı görüntünün daha büyük versiyonunu görebilsin diye minyatür çizim üzerine tıkladı.
Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.
Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist.
- O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır.
One thing Tom does that isn't very safe is that he uses the same password for every website.
- Tom'un yaptığı çok emniyetli olmayan tek şey her Web sitesi için aynı şifreyi kullanmasıdır.
One thing Tom does that isn't very safe is that he uses the same password for every website.
- Tom'un yaptığı çok emniyetli olmayan tek şey her Web sitesi için aynı şifreyi kullanmasıdır.
You are not the only one responsible for it, I am too.
- Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum.
Sami and his identical twin, Farid, dressed identically.
- Sami ve tek yumurta ikizi Ferit, aynı şekilde giyiniyordu.
I like not only classical music but also jazz.
- Sadece klasik müziği değil aynı zamanda jazzı da severim.
It happened that she and I liked the same kind of music.
- O ve ben tesadüfen aynı tür müziği seviyoruz.
You have made the very same mistake again.
- Aynı hatayı tekrar yaptın.
I was just saying the very same thing to John.
- Ben sadece aynısını John'a söylüyordum.
These pencils might look alike but they're not the same.
- Bu kalemler benzeyebilir ama aynı değiller.
Both are equally plausible.
- Her ikisi de aynı derecede makul.
The law is equal for all.
- Kanun herkes için aynıdır.
Your chair is identical to mine.
- Senin sandalyen benimki ile tamamen aynı.
They wore identical dresses.
- Onlar aynı elbiseleri giydiler.
Mary not only denied that she was Tom's friend, but that she even knew him.
- Mary sadece Tom'un arkadaşı olduğunu değil aynı zamanda onu tanıdığını bile reddetti.
Even if all agree, all can be wrong.
- Herkes aynı fikirde olsa bile, hepsi hatalı olabilir.
Many people make similar mistakes.
- Çoğu insan aynı hataları yapar.
These cities have similar traffic rules.
- Bu şehirlerin trafik kuralları aynıdır.