It's not light enough in here to read.
- Burası okumak için yeterince aydınlık değil.
An intellectual is a person who has discovered something more interesting than sex.
- Bir aydın, seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş bir kişidir.
Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.
- Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.
A cup of coffee cleared my head.
- Bir fincan kahve kafamı aydınlattı.
It seems to be clearing up.
- Aydınlanıyor gibi görünüyor.
Sunlight brightens the room.
- Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
His room was brightly lit.
- Onun odası aydınlıktı.
That's a very enlightened attitude.
- O, çok aydınlanmış bir tutum.
Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks.
- Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.
Television enlightens the viewers as well as entertains them.
- Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
Joseph Goebbels was the Nazi minister of Public Enlightenment and Propaganda.
- Joseph Goebbels Kamu Aydınlatma ve Propaganda Nazi bakanıydı.