It's not light enough in here to read.
- Burası okumak için yeterince aydınlık değil.
An intellectual is a person who has discovered something more interesting than sex.
- Bir aydın, seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş bir kişidir.
Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.
- Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.
A cup of coffee cleared my head.
- Bir fincan kahve kafamı aydınlattı.
The sky cleared up soon after the storm.
- Fırtınadan kısa bir süre sonra gökyüzü aydınlandı.
Sunlight brightens the room.
- Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
The candles made the room bright.
- Mumlar odayı aydınlatıyor.
Her face was enlightened by happiness.
- Yüzü mutluluktan aydınlandı.
That's a very enlightened attitude.
- O, çok aydınlanmış bir tutum.
Television enlightens the viewers as well as entertains them.
- Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
Every burned book enlightens the world.
- Yakılan her kitap dünyayı aydınlatır.