It was all I could do to keep standing.
- Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.
I don't mind standing.
- Ben ayakta durmayı kafama takmam.
The train was so crowded that I had to stand up the whole trip.
- Tren o kadar kalabalıktı ki yolculuk boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
She had to stand in the train.
- O, trende ayakta durmak zorundaydı.
She had to stand in the train.
- O, trende ayakta durmak zorundaydı.
The train was so crowded that I had to stand up the whole trip.
- Tren o kadar kalabalıktı ki yolculuk boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.