It will take a long time to suppress the revolt.
- Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
In 1918, revolts due to the price of rice erupted all around the country.
- 1918 yılında, pirinç fiyatından kaynaklanan ayaklanmalar tüm dünyada patlak verdi.
The uprising failed to achieve its objectives.
- Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.
This is a mass uprising.
- Bu bir toplu ayaklanmadır.
These riots are engineered by Washington's neocons.
- Bu ayaklanmalar Washington'daki neoconlar tarafından planlanmıştır.
Lander assumes that rioting and gang behavior are a result of poverty and poor economic conditions.
- Lander ayaklanmanın ve çete davranışının yoksulluğun ve kötü ekonomik koşulların bir sonucu olduklarını varsayıyor.
The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
The rebellion in England is frightening.
- İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
The mayor was killed in an ambush during the height of the insurgency.
- Belediye başkanı ayaklanmanın doruğunda bir pusuda öldürüldü.
In the early 1990s, the insurgency became more intense.
- 1990'ların başında, ayaklanma daha yoğun oldu.
The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
The rebellion in England is frightening.
- İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.