The shoemaker's son always goes barefoot.
- Ayakkabıcının oğlu hep yalınayak gider.
A cobbler is also known as a shoemaker.
- Bir ayakkabı tamircisi de bir ayakkabıcı olarak bilinir.
The muddy road has ruined my new shoes.
- Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.
I'm pleased with these shoes.
- Bu ayakkabılardan memnunum.
I don't really understand footwear.
- Gerçekten ayakkabıları anlamıyorum.
There have been a lot of complaints about the high prices at the pumps.
- Topuklu ayakkabılarda yüksek fiyatlar hakkında bir sürü şikayetler vardı.
She was wearing pumps.
- O dans ayakkabıları giyiyordu.