There are several advantages to city life.
- Şehir hayatının farklı avantajları var.
Living in a large city has many advantages.
- Büyük bir şehirde yaşamanın birçok avantajları var.
I sold the house to advantage.
- Evi avantajlı şekilde sattım.
She has an advantage over me.
- O, benim üzerimde bir avantaja sahiptir.
Mary turned down Tom's advances.
- Mary Tom'un avantajlarını geri çevirdi.
She turned down his advances.
- O, avantajlarını geri çevirdi.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
The costs outweigh the benefits.
- Maliyetler avantajlardan daha ağır basar.
Tom gave me a head start.
- Tom beni daha avantajlı başlattı.
Tom gave me a head start.
- Tom beni daha avantajlı başlattı.
The odds are in his favor.
- Avantajlar ondan yana.
I offered him odds of 3 to 1.
- Ona üçe birlik avantaj önerdim.