Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.
- I agree with what you say to some extent.
Tom bir ölçüde Fransızca konuşur.
- Tom speaks French to some extent.
Fadıl, bir dereceye kadar Leyla'ya olanlardan sorumluydu.
- Fadil was responsible to some extent to what happened to Layla.
Söylenti bir dereceye kadar doğru.
- The rumor is true to some extent.
I agree with you to an extent.
Bir yere kadar seninle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to some extent.
Bir yere kadar bu problemi anlayabilirim.
- I can understand this problem to some extent.
Bir bakıma, Susie anneme benziyor.
- In a way, Susie seems like my mother.
Paris bir bakıma dünyanın merkezidir.
- Paris is the center of the world, in a way.