Çocuklar benim ilgimi paylaşırlar.
- My children share my attention.
Tom ve Mary'nin birlikte konuşmak için çok zamanı yok. Onların çocukları, her zaman onların ilgisini istiyorlar.
- Tom and Mary don't have much time to talk together. Their children are always demanding their attention.
Olmam gerektiği kadar özenli değilim.
- I'm not as attentive as I should be.
Tom'un özenli olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is attentive.
Yaptığın şeye özen göster.
- Pay attention to what you're doing.
Tom dikkat çekmek istemiyordu.
- Tom didn't want to attract attention.
Birçok Avrupalı araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.
- Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature.
Tom Mary'den toplantılar sırasında dikkatli olmasını rica etti.
- Tom asked Mary to be attentive during meetings.
Söylediğimi dikkatlice dinle.
- Listen attentively to what I say.
Tom'la ilgilenmekten vazgeçtim.
- I stopped paying attention to Tom.
Polis onunla ilgilenmedi.
- The policeman paid no attention to him.
O onun sınav kağıdını dikkatle inceledi.
- He attentively went over her exam paper.
Tom nasıl dikkatlice dinleyeceğini biliyor.
- Tom knows how to listen attentively.
Tom dikkatlice dinledi.
- Tom listened attentively.
Büyük annesine karşı çok naziktir.
- She is very attentive to her grandmother.
O beni sabırla ve çok dikkatle dinledi.
- She listened to me patiently and very attentively.
Onlar dersi dikkatle dinliyorlardı.
- They were listening to the lecture attentively.
Tom Mary'nin iltifatıyla pohpohlandı.
- Tom was flattered by Mary's attention.
Kadınlar iltifattan hoşlanırlar.
- Women like attention.
Sürücülerin tafik ışıklarına dikkat vermeleri gerek.
- Drivers need to pay attention to the traffic lights.
Tom'un tıbbi bakım alması gerekiyor.
- Tom needs to get medical attention.
Tıbbi bakıma ihtiyacın var.
- You require medical attention.
Tom uyarıya dikkat etmedi.
- Tom didn't pay any attention to the warning.
Onun uyarısına hiç dikkat edilmedi.
- No attention was paid to his warning.
Self-occupied, doomstricken while attent.
Please direct your attention to the following words.
For some time past I have been the recipient of very marked attentions from a young lady.
She is an attentive listener, but does not like to talk much.