Definition von ateşi im Türkisch Englisch wörterbuch
- fire
- turn something down low
- ateş
- fever
The child's body felt feverish.
- Çocuğun vücudu ateşlendi.
You have a little fever today, don't you?
- Senin bugün biraz ateşin var, değil mi?
- Ateş
- (isim) Fire
Where there's smoke there's fire.
- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Animals are afraid of fire.
- Hayvanlar ateşten korkar.
- ateşi canlandırmak
- to simulate fire
- ateşi olan
- feverish
- ateşi söndürmek
- to extinguish the fire
- ateşi başına vurmak
- to explode with anger, blow one's top
- ateşi düşmek
- to have one's fever go down
- ateşi düşürmek için ıslak bezle sarma
- wet pack
- ateşi karıştırmak
- stoke
- ateşi körüklemek
- fan the flame
- ateşi küllemek
- bank up fire
- ateşi olmak
- to have a temperature
- ateşi olmak
- have a temperature
- ateşi uyandırmak
- to poke up a fire
- ateşi yakmak
- lay the fire
- ateşi yakmak
- make the fire
- ateşi yakmak
- light the fire
- ateşi yükselmek
- to have one's fever go up
- ateşi çıkmak
- to have one's fever go up
- ateşi çıkmak
- to get a temperature
- ateş
- fire; fever, temperature; ardour, zeal, fervour; gunfire, discharge; light
- kamp ateşi
- campfire
Tom sat down on the log in front of the campfire.
- Tom kamp ateşinin önündeki kütüğe oturdu.
Tom reached in his pocket, pulled out some matches, struck one, and then lit the campfire.
- Tom cebine uzandı, birkaç kibrit çıkardı, birini çaktı ve sonra kamp ateşini yaktı.
- ateş
- {i} temperature
I seem to have a temperature.
- Ateşim var gibi görünüyorum.
I took my temperature every six hours.
- Her altı saatte ateşimi ölçtüm.
- ateş
- light
Give me a light for my cigarette.
- Sigaram için bana bir ateş ver.
Have you got a cigarette and a light?
- Sigaran ve ateşin var mı?
- ateş
- fervor
- ateş
- shoot
This is the police. Would you mind coming down to the station? W-why? You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?!
- Ben polis. Karakola kadar gelir misiniz? N-neden? Kasabanın ortasında tabancayla ateş etmeye gitmenin bir suç olmadığını düşünemiyor musun?!
Tom didn't shoot anybody.
- Tom herhangi birine ateş etmedi.
- ateş
- shooting
The man suddenly started shooting his gun.
- Adam aniden silahını ateşlemeye başladı.
This is the police. Would you mind coming down to the station? W-why? You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?!
- Ben polis. Karakola kadar gelir misiniz? N-neden? Kasabanın ortasında tabancayla ateş etmeye gitmenin bir suç olmadığını düşünemiyor musun?!
- ateş
- element
The four basic elements are Earth, Air, Fire and Water.
- Dört temel öge toprak, hava ateş ve sudur.
Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
- Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
- cephe ateşi
- (Askeri) frontal fire
- deneme ateşi
- (Askeri) trial fire
- destek ateşi
- (Askeri) support fire
- dost ateşi
- (Askeri) friendly fire
- pusu ateşi
- (Askeri) sniping
- rift vadisi ateşi
- (Tıp) rift valley fever
- savunma ateşi
- (Askeri) defensive fire
- taciz ateşi
- (Askeri) harrasing fire
- tarama ateşi
- (Askeri) sweeping fire
- tesir ateşi
- (Askeri) fire for effect
- tevkif ateşi
- (Askeri) final protective fire
- top ateşi
- gun fire
- ateş
- blaze
- ateş
- ardour
- ateş
- flame
She gave herself to flames of love.
- O kendini aşk ateşinin kollarına bıraktı.
The car turned over and burst into flames.
- Araba devrildi ve ateş aldı.
- ateş
- glow
You could see the glow of the fire for miles.
- Ateşin parıltısını millerce görebildiniz.
A bright fire was glowing in the old-fashioned Waterloo stove.
- Eski moda Waterloo sobasında parlak bir ateş parlıyordu.
- ateş
- gunfire
The police came as soon as they heard the gunfire.
- Polis silah ateşini duyar duymaz geldi.
The street fight was interrupted with a hail of gunfire.
- Sokak kavgası, silah ateşi yağmuru ile kesildi.
- ateş
- fervency
- kırım kongo kanamalı ateşi
- (Tıp, İlaç) Crimean-Congo hemorrhagic fever
- Ateş
- (Tıp) ignis
- Ateş
- (Diş Hekimliği) pyrexia fever
- Rum ateşi
- Greek fire
- arama ateşi
- searching fire
- ateş
- (Askeriye) Fire!
- ateş
- danger; catastrophe
- ateş
- blaze; heat
- ateş
- a light (for a cigarette)
- ateş
- gunfire; artillery fire
- ateş
- pyro
- ateş
- zeal, ardor, fervor, vehemence
- ateş
- fever, temperature
- ateş
- temperature; mettle
- ateş
- flush
Do you have a fever? You look flushed.
- Ateşin var mı? Kızarmış görünüyorsun.
- ateş
- vivacity, exuberance
- ateş
- {i} heat
Tom had a heated argument with Mary.
- Tom'un Mary ile ateşli bir tartışması vardı.
Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.
- John odaya girdiğinde Tom ve Marry ateşli bir tartışmanın ortasındaydı.
- ateş
- ardor
- ateş
- {i} discharge
- ateş
- pyrexia
- ateş
- {i} mettle
- aşırma ateşi
- mil . overhead fire
- baraj ateşi
- barrage
- baraj ateşi
- mil . barrage
- bataklık gazlarının ateşi
- ignis fatuus
- birlik ateşi
- (Askeri) troop battery fire
- borda ateşi
- broadside
- cehennem ateşi
- hellfire
You will burn in hellfire.
- Sen cehennem ateşinde yanacaksın.
- darbe ateşi
- (Askeri) fire for burst
- darbe ateşi
- (Askeri) interrupted fire
- deniz kuvvetleri top ateşi
- (Askeri) naval gun fire
- deniz kuvvetleri top ateşi desteği
- (Askeri) naval gunfire support
- deniz kuvvetleri top ateşi irtibat subayı
- (Askeri) naval gunfire liaison officer
- destek ateşi
- supporting fire
- dost ateşi tehlikesi içeren bölge
- (Askeri) friendly weapon danger area
- düzeltme tanzim ateşi
- (Askeri) registration fire
- engelleme ateşi
- barrage
- grup ateşi
- (Askeri) group firing
- hava baraj ateşi
- aerial barrage
- himaye ateşi
- mil . covering fire
- imha ateşi
- annihilation fire
- imha ateşi
- (Askeri) counterpreparation fire
- imha ateşi
- annihilating fire
- imha ateşi
- mil . annihilation fire, counterpreparation
- işaret ateşi
- beacon
- işaret ateşi
- balefire
- kore hemorajik ateşi
- (Tıp) korean hemorrhagic fever
- makas ateşi
- mil . crossfire
- nokta ateşi
- (Askeri) point fire
- ocak ateşi
- ingle
- ocak ateşi
- hearth fire
- polimer buharı ateşi
- (Tıp) polymer fume fever
- sigara ateşi
- glowing cigarette
- sürgü ateşi
- box barrage
- sıra ateşi
- (Askeri) troop battery fire
- sıtma ateşi
- ague
- taciz ateşi
- harassing fire
- tarama ateşi
- searching fire
- tarama ateşi
- enfilade
- tarama ateşi ettirmek
- enfilade
- tecrit ateşi
- (Askeri) interdiction fire
- tesir ateşi sıra atışı; aleve karşı yardımcı vasıta
- (Askeri) fire for effect; flame field expedients
- tevkif ateşi hattı
- (Askeri) final protective line
- tifo ateşi
- (Tıp) typhoid fever
She died of typhoid fever.
- O tifo ateşinden öldü.
- top ateşi
- gunfire
I've been hearing gunfire in the distance.
- Ben uzaktan top ateşi duyuyorum.
- top ateşi
- cannon shot
- top ateşi
- cannon fire; artillery fire, gunfire
- top ateşi
- drum fire
- top ateşi
- shellfire
- uyarı ateşi
- signal beacon
- uçaksavar ateşi
- ack ack
- uçaksavar ateşi
- prang
- yan ateşi
- enfilade
- yaylım ateşi
- volley, broadside, running fire
- yaylım ateşi
- volley, volley fire
- yaylım ateşi
- sheaf of fire
- yaylım ateşi
- barrage
- yaylım ateşi
- salvo
- yaylım ateşi
- round
- yaylım ateşi
- drum fire
- yaylım ateşi
- cross fire
- yaylım ateşi açmak
- fusillade
- şenlik ateşi
- feu de joie
- şenlik ateşi
- balefire