ateş etmek

listen to the pronunciation of ateş etmek
Türkisch - Englisch
shoot

I don't want to have to shoot you. - Sana ateş etmek zorunda olmak istemiyorum.

bear upon
let fly
gun
pop
to fire (on), shoot (at)
to shoot, to fire, to discharge
loose
loose off
plug
shoot off
bear on
discharge
(Askeri) firing
blaze away at
(Argo) buck
shoot at
fire

Tom wanted to fire Mary, but John stopped him. - Tom Mary'ye ateş etmek istedi fakat John onu durdurdu.

to shoot
let fly at smb
(Fiili Deyim ) fire off
(Fiili Deyim ) open fire
ateş etme
shooting

This is the police. Would you mind coming down to the station? W-why? You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?! - Ben polis. Karakola kadar gelir misiniz? N-neden? Kasabanın ortasında tabancayla ateş etmeye gitmenin bir suç olmadığını düşünemiyor musun?!

The soldier disdained shooting an unarmed enemy. - Asker silahsız bir düşmana ateş etmeyi reddetti.

ateş et
{f} fire

Tom said that he needed to give Mary one more warning before he could fire her. - Tom ateş etmeden önce Mary'ye bir uyarı daha vermesi gerektiğini söyledi.

The captain ordered his men to fire. - Kaptan adamlarının ateş etmesini emretti.

ateş etme
shoot

Tom didn't shoot anybody. - Tom herhangi birine ateş etmedi.

Tom didn't shoot to kill. - Tom öldürmek için ateş etmedi.

ateş etme
{i} POP
ateş etme
gunfire
ateş et
{f} fired

The police officer fired a blank. - Polis memuru kuru sıkı ateş etti.

I aimed at the tiger and fired, but missed him. - Kaplana nişan aldım ve ateş ettim fakat onu ıskaladım.

ateş et
{f} gun

Tom was reaching for his gun when Mary shot him. - Mary ona ateş ettiğinde Tom silahına uzanıp almaya çalışıyordu.

This is the police. Would you mind coming down to the station? W-why? You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?! - Ben polis. Karakola kadar gelir misiniz? N-neden? Kasabanın ortasında tabancayla ateş etmeye gitmenin bir suç olmadığını düşünemiyor musun?!

ateş et
{f} shoot

I saw Tom shoot Mary. - Tom'un Mary'ye ateş ettiğini gördüm.

The soldier disdained shooting an unarmed enemy. - Asker silahsız bir düşmana ateş etmeyi reddetti.

ateş et
{f} shooting

Be careful, this guy has a shooting license! - Dikkatli ol, bu adamın ateş etme ruhsatı var!

This is the police. Would you mind coming down to the station? W-why? You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?! - Ben polis. Karakola kadar gelir misiniz? N-neden? Kasabanın ortasında tabancayla ateş etmeye gitmenin bir suç olmadığını düşünemiyor musun?!

ateş etme
discharge
ateş etme
firing

Sami started firing at us with an Uzi. - Sami bir Uzi ile bize ateş etmeye başladı.

Sami started firing at us. - Sami bize ateş etmeye başladı.

aralıksız ateş etmek
repeat
ateş etme
fire

Tom said that he needed to give Mary one more warning before he could fire her. - Tom ateş etmeden önce Mary'ye bir uyarı daha vermesi gerektiğini söyledi.

Tom didn't fire Mary. - Tom Mary'ye ateş etmedi.

düzgün ateş etmek
shoot straight
gizlenerek ateş etmek
snipe
rastgele ateş etmek
(Avcılık) random shot
siperden ateş etmek
snipe
sürekli ateş etmek
blaze away
Türkisch - Türkisch
Ateşli silâhlarla mermi atmak
(Osmanlı Dönemi) SABSABA
ateş etmek
Favoriten