O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Bu giysiler nihayet kuru.
- These clothes are finally dry.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Tom en sonunda Meryem'e sırrı vermeyi kabul etti.
- Tom finally agreed to let Mary in on the secret.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Eczane yolun sonunda.
- The drugstore is at the end of this road.
Ken, temmuz ayının sonunda Amerika Birleşik Devletleri'ne gidiyor.
- Ken is going to the United States at the end of July.
Dişi aslan sonunda ceylanı kovaladı.
- The lioness finally gave chase to the gazelle.
O, sonunda IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Son olarak, birisi konuştu.
- Finally, someone spoke.
Son olarak, on iki puan Estonya'ya!
- And finally, twelve points to Estonia!