Tom her zaman vaktinde gelmez fakat Mary genellikle gelir.
- Tom doesn't always arrive on time, but Mary usually does.
Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.
- You ought to be on time if you start now.
Tom tam zamanında geldi.
- Tom arrived precisely on time.
Sen tam zamanında geldin.
- You're right on time.
Zamanında olmak istiyorsan, 11:00'e kadar orada olmalısın.
- If you want to be on time, you should be there by 11 o'clock.
Onların zamanında geleceğine inanabilirsin.
- You can rely on their coming on time.
Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
- In the end I ran to the station, and somehow got there on time.