Geriye dönüp baktığında, Tom her iki kız kardeşle aynı zamanda flört etmemesi gerektiğini anladı.
- In retrospect, Tom realized he shouldn't have been dating both sisters at the same time.
Tom her gece aynı zamanda yatmaya gider.
- Tom goes to bed at the same time every night.
Tom ve Mary her ikisi de aynı anda konuşmaya başladı.
- Tom and Mary both started talking at the same time.
Onlar aynı anda Paris'e vardılar.
- They arrived in Paris at the same time.
Aynı anda birden çok dil öğrenmeyi tercih ediyorum.
- I prefer learning multiple languages at the same time.
Gençlerin sık yaptığı bir hata da; zorluklarını hafife alıp, kendi yeteneklerini de gözlerinde büyütürek aynı anda birçok dili birden öğrenmeye başlamaları.
- A mistake young people often make is to start learning too many languages at the same time, as they underestimate the difficulties and overestimate their own ability to learn them.
... lap at the same time as you're watching a screen over there. ...
... down the rates down, at the same time lower deductions and exemptions and credits and ...