at one time, at the same time

listen to the pronunciation of at one time, at the same time
Englisch - Türkisch

Definition von at one time, at the same time im Englisch Türkisch wörterbuch

once
bir kere

Bir kerede iki yerde olamazsın. - You can't be two places at once.

Bir keresinde babanla karşılaştım. - I met your father once.

once
birdenbire

Bu birdenbire olmadı. - It didn't happen all at once.

Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü. - Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.

once
bir defa

Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum. - I remember you appeared on television once.

Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim? - May I wash all my laundry at once?

once
onceki
once
bir zamanların
once
var olan
once
bir sefere mahsus
once
bir zamanlar

Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı. - All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.

Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım. - I met him once when I was a student.

once
-diği zaman
once
herhangi bir zamanda
once
bir zamanlar, eskiden. bağ
once
(isim) bir kere
once
baglaç
once
bir vakitler
once
conj. hemen
once
eskiden

Sana eskiden hiç söz etmedim. - I never mentioned you once.

once
olur olmaz

Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım. - Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.

Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler. - People rarely come to see you once you are retired.

once
bir kez, bir defa
once
bir -se ..., bir -di mi ...: Once he's started you can't get him to stop. Bir
Englisch - Englisch
{a} once