at one time, at the same time

listen to the pronunciation of at one time, at the same time
Englisch - Türkisch

Definition von at one time, at the same time im Englisch Türkisch wörterbuch

once
bir kere

Bir kerede iki yerde olamazsın. - You can't be at two places at once.

Bir keresinde bir panda gördüm. - I have seen a panda once.

once
birdenbire

Her şey birdenbire oldu. - Everything happened all at once.

Birdenbire, tiz bir çığlık duydum. - All at once, I heard a shrill cry.

once
bir defa

Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim? - May I wash all my laundry at once?

Kimse bir defada iki şeyi yapamaz. - Nobody can do two things at once.

once
onceki
once
bir zamanların
once
var olan
once
bir sefere mahsus
once
bir zamanlar

Onu bir zamanlar trende gördüm. - I have seen him once on the train.

O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için. - That dispute has been settled once and for all.

once
-diği zaman
once
herhangi bir zamanda
once
bir zamanlar, eskiden. bağ
once
(isim) bir kere
once
baglaç
once
bir vakitler
once
conj. hemen
once
eskiden

Sana eskiden hiç söz etmedim. - I never mentioned you once.

once
olur olmaz

Çocukların olur olmaz anlayacaksın. - You'll understand once you have kids.

Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler. - People rarely come to see you once you are retired.

once
bir kez, bir defa
once
bir -se ..., bir -di mi ...: Once he's started you can't get him to stop. Bir
Englisch - Englisch
{a} once
at one time, at the same time
Favoriten