Tom, en azından düzinelerce Mary ile birlikte bu parkta bulundu.
- Tom has been to this park with Mary at least a dozen times.
Tom en azından haftada bir kez çamaşırları yıkar.
- Tom washes clothes at least once a week.
Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
- Brush your teeth twice a day at least.
Bu kalem bana en az yüz dolara mâl oldu.
- This pencil cost me at least a hundred bucks.
Hiç değilse duş alabilirsin.
- You could at least take a shower.
Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
- Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
Tom'un hiç olmazsa yardım önermesini umuyordum.
- I expected Tom to at least offer to help.
Neyse, en azından bir şeyi hallettik.
- Well, at least it's one thing we've accomplished.
Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişmandır ya da en azından bariz şekilde tombuldur.
- The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump.
I couldn't count them all, but I think there must have been at least 500 people in attendance.
... can least afford to deal with the additional population. ...
... the hydrogen atoms in several parallel universes to ours. But it's at least within the realm ...