O, ilk önce atı beğenmedi.
- She didn't like the horse at first.
Tom'dan ilk önce nefret ettim.
- I hated Tom at first.
O, ilk olarak ondan hoşlanmadı.
- She didn't like him at first.
İlk olarak, her şey zor görünüyordu.
- At first, everything seemed difficult.
O, ilk önce atı beğenmedi.
- She didn't like the horse at first.
İlk önce kimse bana inanmıyordu.
- No one believed me at first.
İlk zamanlar şüpheciydim.
- I was skeptical at first.
Tom ilk zamanlar Mary'ye inanmıyordu.
- Tom didn't believe Mary at first.
Başlangıçta, çok hızlı konuştukları zaman insanları zorlukla anlardım.
- At first, I had difficulty understanding people when they spoke too fast.
Başlangıçta stajyerler bu şirkette sakardılar.
- At first, the trainees were awkward in his company.
İlk bakışta bu iki otobüs birbirine benziyor.
- The two buses resemble each other at first glance.
Şimdi, ilk bakışta cümleyi yanlış anladığımı görüyorum.
- Now I see that I misunderstood the sentence at first glance.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldun mu?
- Did you fall in love with her at first sight?
Love at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldun mu?
- Did you fall in love with her at first sight?
İlk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönümüz var.
- We have more in common than can be seen at first sight.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
At first glance, thinking well of yourself seems obviously preferable to thinking poorly of yourself. But the problem with.
It looks like a normal car at first sight. But when we open the hood, we discover something quite new.
... Well, we started off first by offering people $20 ...
... and came to see you for the first time. It's wonderful to be back here and have so many ...