Leyla yanında daima o silahı taşıyordu.
- Layla carried that gun with her at all times.
Zirveye çıkmak için her zaman rakibin iki adım önünde kalmak zorundasın.
- To come out on top, you have to stay two steps ahead of your opponent at all times.
Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.
- Mary keeps her laptop with her at all times.
Zaman zaman depresyona girerim.
- I get depressed at times.
Tüm bunlardan sonra, tanrılar bile zaman zaman hata yapabilirler.
- After all, even the gods may err at times.
O arada bir saldırganlaşır.
- He gets tough at times.
Hepimiz bazen bir aptal gibi davranırız.
- We all make fools of ourselves at times.
Hoşuma gittiğin kadar, bazen su katılmamış bir pislik olabildiğini de düşünüyorum.
- As much as I like you, I think you can be a total jerk at times.
This means, at times, long and perhaps overly discursive discussions of other taxa.
... It's easy for me to access at all times. ...
... as if it's on a presence in our heads at all times is simply about ...