Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
- The fish he caught yesterday is still alive.
Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.
- For some reason I feel more alive at night.
O ölü mü yoksa diri mi? O ölü.
- Is he alive or dead? He's dead.
Yılan diri mi yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Arabanın parçalanması hakkında üzgün olduğunu biliyorum fakat yaralanmadın ve sağ olduğuna şükretmelisin.
- I know you're upset about your car being totaled, but you weren't injured and you should be thankful to be alive.
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
Uyanık olmak hayatta olmaktır.
- To be awake is to be alive.
Tom, hayatta olmak için kesinlikle şanslı.
- Tom certainly is lucky to be alive.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.
- Both brothers are still alive.
Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the largest land animals alive today.
Yaşayan en uzun adam Carl'dır.
- Carl is the tallest man alive.
Northumberland was the proudest man alive. --Edward Hyde Clarendon.