Belgeyi imzalamak zorunda kaldı.
- He was forced to sign the document.
Çekini imzalamak için bir kalem çıkardı.
- He took out his pen to sign his check.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
- Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
O, benim onu izlemem gerektiğinin işaretini verdi.
- He signaled that I should follow him.
Hemen kaydolmak istiyorum.
- I want to sign up right now.
Beyzbol takımına kaydolmak istiyorum.
- I'd like to sign up for the baseball team.
lütfen burayı imzalar mısınız?
- Could you sign here, please?
Lütfen burayı imzalayın.
- Please sign your name here.
Yapmanız gereken her şey bu evrakı imzalamaktır.
- All you have to do is sign this paper.
Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık.
- We were tied to our decision because we signed the contract.
Papaz haç işaretini yaptı.
- The priest made the sign of the cross.
Espri anlayışı, düşük öz saygısının bir göstergesi olarak, kendini aşağılamak üzerine kuruluydu.
- His sense of humor was self-deprecating, a sign of his low self-esteem.
Parlak kırmızı, Çin kültürünün göstergelerinden biridir.
- Vermilion is one the signifiers of Chinese culture.
Duygularını ifade etmek, zayıflık belirtisi değildir.
- Expressing your feelings is not a sign of weakness.