İşin doğrusu iflas kaçınılmaz.
- As a matter of fact, bankruptcy is inevitable.
Doğrusu ondan hoşlanmıyorum.
- As a matter of fact, I dislike him.
Nitekim, Tom bunu tek başına yaptı.
- As a matter of fact, Tom did that by himself.
Nitekim, o Amerika Birleşik Devletlerine gidiyor.
- As a matter of fact, he's going to the states.