Sonuç olarak yağışlı günlerde içeride top oynarız.
- As a result, we play ball inside on rainy days.
Sürücü trafik kurallarını çiğnedi, sonuç olarak da cezalandırıldı.
- The driver violated the traffic rules; as a result, he was fined.
Hatırladığım kadarıyla, o onu söylemedi.
- As far as I remember, he didn't say that.
Bildiğim kadarıyla, o gelmeyecek.
- As far as I know, he won't come.
Sanki sen şefmişsin gibi konuşuyorsun.
- You talk as if you were the boss.
Onların idamı için belirlenen günde, o sanki şölene gidiyormuş gibi saçını kesti ve giyinip kuşandı.
- Upon the day appointed for their execution she cut off her hair and dressed herself as if going to a fete.
Rüzgarlı almadığı sürece olur.
- It's OK as long as it doesn't get windy.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- As long as you are with him, you can't be happy.
Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
- Money, as such, has no meaning.
Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
- We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
Ucuz olmak şartıyla, herhangi bir saat işimi görür.
- As long as it is cheap, any watch will do.
Kısa sürede geri gelmen şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out as long as you come back soon.
Her zaman olduğu gibi çok güzel görünüyorsun.
- You look very pretty, as usual.
Hiç söylemeye gerek yok, her zaman olduğu gibi Judy geç geldi.
- Needless to say, Judy came late as usual.
Mary mükemmel bir Fransızca biliyor. Ayrıca akıcı Almanca da biliyor.
- Mary speaks perfect French. She speaks fluent German as well.
Ona sadece tavsiye vermedim ayrıca bir bisiklet de verdim.
- I didn't only give him advice, but a bicycle as well.
İmparatora gelince, o dünyanın hükümdarıdır. Barbarlara gelince, onlar dünyanın uşaklarıdır.
- As for the Emperor, he is the ruler of the world. As for the barbarians, they are the servants of the world.
Bana gelince, uluslar arası klas bir insan olmaya çabalamak yerine, açık fikirli bir dünya insanı olmak istiyorum.
- As for me, instead of trying to be a cool, international man, I would like to be an open-minded earth person.
Sözde birinci dünyadan insanlar biz Latinlere tekerleği henüz icat etmemiş gibi bakıyor.
- People from the so-called first world look at us Latinos as if we hadn't invented the wheel yet.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- He came late as usual.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- She came late as usual.
Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
- Nobody can do that as well as me, not even Tom.
Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
- Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- Television enlightens the viewers as well as entertains them.
İngilizcenin yanı sıra matematik de öğretir.
- He teaches mathematics as well as English.
Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
- Linda can dance as well as Meg.
O, İngilizce öğrettiği kadar matematik de öğretiyor.
- He teaches mathematics as well as English.
Bir trafik kazasının sonucu olarak birçok kişi öldürüldü.
- As a result of a traffic accident, several persons were killed.
Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
- As a result of the war, a great number of victims remained.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
İşim neredeyse bitti.
- My work is as good as done.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
Tom ve Mary hemen hemen evlidir.
- Tom and Mary are as good as married.
Gözlüksüz o hemen hemen kördür.
- Without her glasses she was as good as blind.
Bu durumda halimizin ne olacağı çok belirsiz.
- We're on pretty shaky ground as it is.
Keşke seninle gidebilsem ama bu durumda, gidemem.
- I wish I could go with you, but as it is, I can't.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.
- I'll never see him again as long as I live.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
- Few things give us as much pleasure as music.
Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
- We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
- If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
O bu dönemden itibaren kasabada yeni.
- She's new in town as of this semester.
Metro ücretleri, 1 Nisan 1999'dan itibaren artırılacaktır.
- Subway fares will be raised as of April 1st, 1999.
Ben yemin ediyorum, John. Bugün itibariyle, sigarayı bırakıyorum.
- I swear, John. As of today, I quit smoking.
Sonuca gelince, endişelenmek zorunda değilsin.
- As regards result, you don't have to worry.
Münkün olan en kısa zamanda bunu polise bildirmeniz gerekiyor.
- You are supposed to report it to the police as soon as possible.
En kısa zamanda Tom'la tanışmak istiyorum.
- I want to meet Tom as soon as possible.
Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.
- I realized it was a mistake as soon as I did it.
O telefon görüşmesi yapar yapmaz eve gitti.
- He went home as soon as he got the phone call.
O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.
- If you are a student, behave as such.
O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı.
- He is a famous painter and should be treated as such.
O bir beyefendi ve böyle davranılması gerekiyor.
- He is a gentleman and ought to be treated as such.
O bir bilim adamı ve ona böyle davranılmalı.
- He is a scholar, and ought to be treated as such.
Avustralyalı tarihi hakkında Tom'un bildiği kadar çok bilen biriyle asla tanışmadım.
- I've never met anyone who knows as much about Australian history as Tom does.
Hangi fakülteyi seçeceği hakkında şaşırmıştı.
- He was at a loss as to which faculty to choose.
Kimin lider olması gerektiği konusunda bir soru ortaya çıktı.
- A question arose as to who should be the leader.
O, para konusunda bir şey söylemedi.
- He said nothing as to money.
Çek miktarını hem rakamla hem de harflerle yazın.
- Write the amount on the check in letters as well as figures.
O hem Fransızca hem de İngilizce konuşuyor.
- He speaks French as well as English.
Bir bütün olarak ulus, siyasi reformun lehinde.
- The nation as a whole is in favor of political reform.
Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
- As a whole his works are neither good nor bad.
Ken'in hikayesi aşağıdaki gibiydi.
- Ken's story was as follows.
Liste aşağıdaki gibidir.
- The list is as follows.
Her zaman olduğu gibi, geç geldi.
- He came late, as is often the case with him.
Gençlerde sık sık olduğu gibi, o kendini beğenmiş.
- As is often the case with teenagers, she's conceited.
Benim şarabımın içinde olmadığı sürece suyun nereye aktığı benim için gerçekten önemli değil.
- It really doesn't matter to me where the water flows, as long as it is not in my wine.
Şimdi olduğu gibi birçok okul çocuğu bir sözlüğe sahiptir ama onunla ne yapacaklarını gerçekten bilmiyorlar.
- As it is now, many schoolchildren own a dictionary but don't really know what to do with it.
Sana istediğin kadar çok sayıda vereceğim.
- I'll give you as many as you like.
İstediğin kadar çok al.
- Take as many as you want.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
- Do you still play golf as often as you used to?
Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
- The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
Tom'un evrak çantasını burada bıraktığını fark eder etmez geri geleceğinden eminim.
- I'm sure Tom will come back as soon as he realizes he left his briefcase here.
Gemi hareket eder etmez, onu deniz tuttu.
- As soon as the ship began to move, he got seasick.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
They're big as houses.
First; original; indigenous; primitive; native; as, the aboriginal tribes of America.
I don't see as I can be of any help.
As my fear grew, so did my legs became heavy.
The movie features Al Gore as a streetwise pimp.
You are not as tall as me.
As you wish, my lord!.
The kidnappers released him as agreed.
We go fishing every Sunday as a rule, but today the lake is frozen.
We put a lot of emphasis into the training of our staff, as far as food knowledge, wine knowledge, he said.
I can't teach that class today, I'm sick. As for the rest of the teachers, they are still on leave.
The old man stumbled, as if he were about to fall.
Better wait, hadn't you, Laura,” said Aunt Wess’, “and see. Maybe he'll come up and speak to us.” “Oh, as if!” contradicted Laura.
When the teacher's back was turned, the class clown would hold his stomach as if he were ill.
Bow as in the weapon, not the front of a ship.
I bought the car as is, so the seller was within his legal rights to refuse to repair it when it broke down after two days.
I don't care who you are, where you're from, what you did, as long as you love me —.
Stay as long as you like.
All leave is cancelled as of now.
As soon as he arrived, everyone gasped.
She reached out, as though to touch my face.
Sort them as to size and color.
As to your earlier question, I don't think I know the answer.
and, the 3n by 3n matrix M is, as usual, diagonal with the masses occurring down the main diagonal in sets of three.
I saw three plays in as many days.
Tom is acting as though nothing has happened.
- Tom is acting as if nothing has happened.
Tom is acting as though nothing's happened.
- Tom is acting as if nothing's happened.
Tom is acting as if nothing's happened.
- Tom is acting as though nothing's happened.
Tom is acting as if nothing has happened.
- Tom is acting as though nothing has happened.