Onları tutuklamak zorunda kaldım.
- I had to arrest them.
Seni tutuklamak için burada değilim.
- I'm not here to arrest you.
Polis, seni tutuklamak için burada değil.
- The police are not here to arrest you.
Tom'u tutuklamamız gerekiyor mu?
- Should we arrest Tom?
Adam, polis tarafından gözaltına alındı.
- The man was arrested by the police.
Yaklaşık 300 kişi gözaltına alındı.
- About 300 people were arrested.
Sami'nin tutuklanması onun terör dönemini sona erdirdi.
- Sami's arrest ended his reign of terror.
Fadıl'ın tutuklanması onun terör dönemini sona erdirdi.
- Fadil's arrest brought an end to his reign of terror.
Ölüm sebebi ani kalp durmasıydı.
- The cause of death was cardiac arrest.
Hayal görmediğimden emin olmak için kendimi çimdikledim.
- I pinched myself to make sure that I wasn't dreaming.
Onu tevkif etmiyorum.
- I'm not arresting her.
Onlar onu tevkif etti.
- They've arrested her.
But even the more complex of Jonson’s figures tend to be definable, seen in a state of arrested development. Their speeches generate little sub-text, except as intrigue.
I’m using mathesis — a universal science of measurement and order …And there is also taxinomia a principle of classification and ordered tabulation.Knowledge replaced universal resemblance with finite differences. History was arrested and turned into tables …Western reason had entered the age of judgement.