Doğal olmaktan hoşlanıyorum.
- I like to be spontaneous.
Tom doğal olmaktan hoşlanıyor.
- Tom likes to be spontaneous.
Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
- Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
Samanda kendiliğinden yangın başladı.
- A spontaneous fire started in the hay.
Onlardan bir sürü spontan tekliflerimiz vardı.
- We had a lot of spontaneous offers from them.
Bu uzun boylu ve ince genç adamın spontan pnömotoraksı vardı.
- This tall and thin young man had a spontaneous pneumothorax.