Pazar çalışmak zorunda mısın?
- Musst du am Sonntag arbeiten?
Çok çalışmak zorundasın.
- Du musst viel arbeiten.
Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.
- I don't know who my ancestors are. Our papers got lost during the Flood.
Evrakların hepsini bir araya toplar mısın?
- Can you gather all of the papers together?
Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.
- Soldiers began to come home and find peacetime jobs.
Çok sayıda öğrenci yarı zamanlı işler arıyor.
- Many students are looking for part-time jobs.
Biz kimlik belgelerimizi güvenlik masasına göstermek zorunda kaldık.
- We had to show our papers at the security desk.
Boşanma kağıtlarını az önce imzaladım, nihayet özgürüm!
- I've just signed the divorce papers; I'm free at last!
Sınav kağıtların Pazartesiye kadar teslim edilmelidir.
- Your test papers must be handed in by Monday.
Casus evrakları yaktı.
- The spy burned the papers.
Tüm evraklar bantlandı ve kasada muhafaza edildi.
- All the papers were taped up and kept in the safe.
Tom büyük bir fabrika için çalışıyor.
- Tom works for a large factory.
Benim babam bir fabrikada çalışır.
- My father works in a factory.
Bu, telif hakkı ile korunan bir materyalin çevirisiydi, bu yüzden telif hakkı sahiplerinin türetilmiş çalışmaları kontrol etme hakkı olduğu için onu iptal ettim.
- This was a translation of copyrighted material, so I deleted it since copyright owners have the right to control derivative works.
Picasso'nun çalışmalarını severim.
- I like the works of Picasso.
Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var.
- Tom has a lot of projects in the works.
Beton karma tesisi sadece şantiyeden bir mil uzakta.
- The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.
O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor.
- He works for a plumbing company.
Dan treni bir bakım atölyesine sürdü.
- Dan drove the train to a maintenance workshop.
Tom'un bodrumunda bir atölyesi var.
- Tom has a workshop in his basement.
Ben işlerin kontrolünü aldım.
- I got control of the works.
Her ülkede aynı şekilde işler.
- It works the same way in every country.
Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.
- He works as a teacher, but actually he's a vampire.
O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır.
- It works exactly as advertised.
I will start working on July the first.
- Ich werde am ersten Juli anfangen zu arbeiten.
I must work hard to make up for lost time.
- Ich muss hart arbeiten, um die verlorene Zeit aufzuholen.