ara.

listen to the pronunciation of ara.
Englisch - Türkisch
Sunak (takımyıldızı)
sunak
ar
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Avlu
(Osmanlı Dönemi) Mıntıka, bölge
(Osmanlı Dönemi) Çıplaklık
(Osmanlı Dönemi) Geniş, çıplak arazi
(Osmanlı Dönemi) Komşuluk
antrakt
(Osmanlı Dönemi) MESAFE
(Hukuk) MABEYN
mabeyin
(Hukuk) FASILA
Basketbol ve voleybolda takımların dinlenmek, taktik almak ve oyun alanlarını değiştirmek için kullandıkları süre
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi
Roma mimarlığında üzerinde kurban kesilen sunak
Güney Amerika'da yaşayan bir cins papağan
Fasıla
Aralık
Futbol oyununun kırk beşer dakikalık iki devresi arasında verilen on beş dakikalık dinlenme süresi, haftaym
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
Sunak takımyıldızının Latince adı
Bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt
Samimiyet
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi
İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi: "Aralarına yabancı sokmak, nezaketsizlik olur."- M. Yesarî
iri gövdeli bir papağan türü
Papağan türleri
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi: "Aralarında anası babası ile Binnaz'ın da bulunduğu on sekiz işçiydiler."- N. Cumalı
Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre
Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan
(Osmanlı Dönemi) fâsıla
(Osmanlı Dönemi) f. Süsleyen. Bezeyen
Englisch - Englisch
Automotive Recyclers Association
Awards and Recognition Association
Aracruz Cellulose S.A
A prefix applied to ships operated by the Armada de la República Argentina (ARA)
Applied Research Associates
Australian Retailers Association
Australasian Railway Association
A constellation of the southern sky, said to resemble an altar
An appraisal designation for Accredited Rural Appraiser awarded by the American Society of Farm Managers and Rural Appraisers
AppleTalk Remote Access Protocol that provides Macintosh users direct access to information and resources at a remote AppleTalk site
AppleTalk Remote Access
AppleTalk Remote Access With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available files, printers, servers, e-mail, and so on
The physical body
Apple Remote Access, a protocol allowing network access from Macintosh systems via dialup Now almost entirely obsolete
(Amateur Rowing Association) The governing body for rowing in England, responsible for organising the National Championships (NatChamps) http: //www ara-rowing org
Appleshare Remote Access
AppleTalk Remote Access A protocol (and product) that provides system-level support for dial-in (modem) connections to an AppleTalk network With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available services - files, printers, servers, e-mail, etc
Accounting Research Association
macaws
a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Apple Remote Access A software program from Apple Computer that allows one Mac to dial another Mac via a modem and, through AppleShare and/or Personal File Sharing, access local or network resources available to the "answering" Mac (Common resources include shared directories, servers, and printers ) Although I don't cover the issue much in this book, you can do some neat things with ARA and MacTCP
Apple Remote Access, a program to allow full access to the UVA network including IP and AppleTalk services (Novell file Servers) over a phone line from a Macintosh computer
a foot, (as a verb) to go
AppleTalk Remote Access, a protocol developed by Apple to allow PowerBook and Macintosh users to connect to an AppleTalk network over phone lines
The Altar; a southern constellation, south of the tail of the Scorpion
A name of the great blue and yellow macaw (Ara ararauna), native of South America
macaws a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Türkisch - Englisch
Search
mezzanine
{i} recess

I would like to request a short recess. - Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.

The meeting will reconvene in two hours after a brief recess. - Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.

{s} intermediary
{i} break

If the car breaks down, we'll walk. - Araba bozulursa, yürürüz.

Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m. - Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.

{i} space

Tom backed his car out of the parking space. - Tom arabasını park yerinden çıkardı.

Between space and time. - Uzay ve zaman arasında.

{f} search

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

Search and rescue operations began immediately. - Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.

interval

The trees are planted at intervals of thirty meters. - Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.

The volcano erupts at regular intervals. - Volkan düzenli aralıklarla püskürür.

gap

There was a great gap between the views of the two. - Bu ikisinin görüşü arasında büyük bir uçurum vardı.

There is a wide gap in the opinions between the two students. - İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.

distance, space; break, breather; break, playtime; interval, pause, cessation, intermission; interlude; half time; relation, terms, footing; intermediate, intermediary; middle
sought

They sought shelter from the rain. - Yağmurdan dolayı sığınak aradılar.

He immediately sought a response. - Hemen bir cevap aradı.

time out

Let's take time out to elaborate a strategy. - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.

time, point in time
interim

In the interim, please send all communications to Tom. - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.

look for

The police promised Tom that they would look for his daughter. - Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.

Why don't you look for Tom? - Niçin Tom'u aramıyorsun?

seek

Everybody has the right to seek happiness. - Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.

Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there. - Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.

buffer

Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists. - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.

footing
relation

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S. - Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.

range

The students range in age from 18 to 25. - Öğrencilerin yaşı 18 ile 25 aralığındadır.

Prices range from one to five dollars. - Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.

stop

How about stopping the car and taking a rest? - Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?

Tom stopped looking for the treasure and went back home. - Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.

margin

There is only a marginal difference between the two. - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

half

Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book. - Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.

Tom called about half an hour ago. - Yaklaşık bir saat önce Tom aradı.

(Bilgisayar) lookup
leg

I still have a scar on my left leg from a car accident I was in when I was thirteen years old. - On üç yaşındayken içinde bulunduğum bir araba kazasından dolayı hâlâ sol bacağımda bir izim var.

Tom is the legal owner of this piece of land. - Tom bu arazinin yasal sahibidir.

middle

The car stopped in the middle of the road. - Araba yolun ortasında istop etti.

Tom's car is parked in the middle of the road. - Tom'un arabası yolun ortasında park edilmiş.

pitch

The car went out of control and pitched headlong into the river. - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.

(Mekanik) clearance
cease

The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties. - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.

(Mimarlık) partition

There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine. - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.

comma

Please put a comma between the two main clauses. - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.

Do you know how to use these command line tools? - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?

meanwhile

Meanwhile, you can stay with us. - Bu arada, bizimle kalabilirsin.

Meanwhile, time is running out. - Bu arada, zaman tükeniyor.

(Bilgisayar) place call
terms

Are you on good terms with Tom? - Tom'la aranız iyi mi?

Tom is on good terms with Mary. - Tom'un Mary ile arası iyidir.

(Bilgisayar) place a call
discontinuation
scrabble
discontinuance
interm

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

When is the intermission? - Perde arası ne zaman?

{f} call

Call me again in two days. - İki gün içinde beni yeniden ara.

Tom called me yesterday at nine in the morning. - Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.

interstice
interlude
{f} searching

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

The police spent hours searching Tom's place, but they couldn't find the murder weapon. - Polisler saatlerce Tom'un evini aradılar fakat onlar cinayet silahını bulamadılar.

pause

Let's take a pause. I cannot continue any longer. - Bir ara verelim! Daha fazla devam edemem.

My fingers pronounce every word, every pause and every accent. - Benim parmaklarım her sözcüğü telâffuz eder, her aralık ve her aksan.

lapse
seek for
look up

Look up the number in the phone book. - Telefon rehberinde numarayı ara.

You should look up that word. - O kelimeyi sözlükte aramalısın.

half time
{f} seeking

I came here seeking justice. - Buraya adalet aramak için geldim.

Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it. - Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.

interspace
{f} ransacking
{f} dial

Tom dialed 911 again. - Tom yine 911'i aradı.

Could you dial for me? The telephone is too high. - Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.

search for

The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel. - Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.

Tom will assist you in your search for Mary. - Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.

ıntermediate
look#for
intermediate

Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class. - Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

distance; break
cessation
distance (between two things)
intermediary, intermediate
intermission

When is the intermission? - Perde arası ne zaman?

It was raining all day long without intermission. - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.

chasm
break (in a game); interlude; intermission
interlocutory
lull
mediate

Interpreters mediate between different cultures. - Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.

He mediated between the two parties. - O iki parti arasında aracılık yaptı.

discontinuity
interruption
check

We're still checking into it. - Onu hâlâ araştırıyoruz.

Check and adjust the brakes before you drive. - Araba sürmeden önce frenleri kontrol edin ve ayarlayın.

time between two events, interval
ara.
Favoriten