Bunu benim için yapmak istemediğin oldukça aşikar.
- It's quite apparent that you don't want to do this for me.
İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.
- People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker.
İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.
- People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker.
Bunu benim için yapmak istemediğin oldukça aşikar.
- It's quite apparent that you don't want to do this for me.
Tom bariz acı içinde değil.
- Tom is in no apparent pain.
Bariz gerçek gerçekten bir yalandı.
- The apparent truth was really a lie.
Artık bana yardım etmek istemediğin belli.
- It's apparent that you don't want to help me anymore.
O hemen belli oldu mu?
- Was that immediately apparent?
Şirket belirgin bir sebep olmadan onu geri çevirdi.
- The company turned him down for no apparent reason.
Tom'da belirgin yaralanmalar yoktu.
- Tom had no apparent injuries.
Söylediğimi anlamadığı açıktı.
- It was apparent that he did not understand what I had said.
Onun seçimi kazanacağı açık.
- It is apparent that he will win the election.
Tom, görünen o ki çok ikna ediciydi.
- Tom was apparently very convincing.
This apparent motion is due to the finite velocity of light, and the progressive motion of the observer with the earth, as it performs its yearly course about the sun.