Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
- I called Susan to apologize to her, but she hung up on me.
Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
- Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
- I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
Özür dilemekten başka yapacak bir şey yok.
- There is nothing to do but apologize.
My correspondent apologized for not answering my letter.
... But I will never apologize for making sure that we have ...
... hopefully we'll be able to put it on your screen at home. [pause] Apologize for the ...