Annesi onun hakkında endişeli.
- His mother is worried about him.
Tom hakkında endişeliyim.
- I'm worried about Tom.
Tom'un Boston'da arkadaş edinemeyeceğinden kaygılıydık ama o iyi yapıyor gibi görünüyor.
- We were worried that Tom might not make friends in Boston, but he seems to be doing OK.
O, noeli hastanede harcamak zorunda kalmak hakkında çok kaygılıydı.
- He was very worried about having to spend Christmas in the hospital.
Salgın konusunda gereksiz yere endişeli olmak için hiçbir sebep yoktur.
- There is no reason to be unnecessarily worried about the outbreak.
Endişeli olmak elimde değil.
- I can't help being worried.
Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
- I've got a good reason to be worried.
Tom bir İngilizce testin sonucu hakkında üzgün görünüyordu.
- Tom looked worried about the result of an English test.
Tom, Mary'nin onun hakkında üzgün olmasından etkilenmişti.
- Tom was touched that Mary was worried about him.