He never fails to write to his mother every week.
- O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
This child's mother is an announcer.
- Bu çocuğun annesi bir sunucu.
Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
- Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
This is his maternal grandfather.
- Bu onun anne tarafından büyük babası.
When you speak Shanghainese with your mum, I only understand a few words, so I can't join in the conversation.
- Annenle Şangayca konuştuğun zaman sadece çok az kelime anlayabiliyorum, bu yüzden de konuşmaya katılamayacağım.
Mum! Can you pass me the toilet paper?
- Anne! Bana tuvalet kağıdını uzatabilir misin?
On TV we saw Mummy's office in flames.
- Televizyonda annemizin bürosunu alevler içinde gördük.
Mummy, could you give me money to buy sweets?
- Anne, bana şekerleme satın almam için para verebilir misin.
My mom doesn't speak English very well.
- Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.
Mom made a cake for my birthday.
- Annem doğum günüm için bir pasta yaptı.
Mammy, you are an exploiter!
- Anne, sen bir sömürücüsün!
How many eggs did mammy buy?
- Annen kaç tane yumurta aldı?
Mama, is it okay if I go swimming?
- Yüzmeye gidebilir miyim, anne?
I still call my mother Mama.
- Hâlâ anneme ana diyorum.
Your mamma's so fat, she'd break London Bridge.
- Senin annen o kadar şişmanki, Londra Köprüsü'nü çökertiyordu.
Mama had a crippled face.
- Anne felçli bir yüze sahipti.
Mama, is it okay if I go swimming?
- Yüzmeye gidebilir miyim, anne?
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
Maternal love is greater than anything else.
- Anne sevgisi her şeyden daha büyüktür.
Oh, it makes such a difference. It looks so much nicer. When you hear a name pronounced can't you always see it in your mind, just as if it was printed out? I can, and A-n-n looks dreadful, but A-n-n-e looks so much more distinguished. --.