Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
He looks just like his mother.
- Tıpkı annesine benziyor.
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
Maternal love is greater than anything else.
- Anne sevgisi her şeyden daha büyüktür.
He voluntarily helped his mum clean.
- O, gönüllü olarak annesinin temizlik yapmasına yardımcı oldu.
When you speak Shanghainese with your mum, I only understand a few words, so I can't join in the conversation.
- Annenle Şangayca konuştuğun zaman sadece çok az kelime anlayabiliyorum, bu yüzden de konuşmaya katılamayacağım.
Look Mummy, I can read!
- Bak anne, okuyabiliyorum!
On TV we saw Mummy's office in flames.
- Televizyonda annemizin bürosunu alevler içinde gördük.
Mom was innocent enough to ask him: Would you like any more beer?
- Annem yeteri kadar masum bir halde Biraz daha bira ister misin? diye sordu.
Mom was busy with her sewing.
- Annem dikiş işleriyle meşguldü.
Mammy, you are an exploiter!
- Anne, sen bir sömürücüsün!
How many eggs did mammy buy?
- Annen kaç tane yumurta aldı?
Mama, Tom won't gimme back my toy!
- Anne, Tom benim oyuncağımı geri vermeyecek!
Mama, is it okay if I go swimming?
- Yüzmeye gidebilir miyim, anne?
Your mamma's so fat, she'd break London Bridge.
- Senin annen o kadar şişmanki, Londra Köprüsü'nü çökertiyordu.
Mammy, you are an exploiter!
- Anne, sen bir sömürücüsün!
Mama had a crippled face.
- Anne felçli bir yüze sahipti.
My mother's father is my maternal grandfather.
- Annemin babası, anne tarafından dedemdir.
Mary is on maternity leave.
- Mary annelik iznindedir.
Oh, it makes such a difference. It looks so much nicer. When you hear a name pronounced can't you always see it in your mind, just as if it was printed out? I can, and A-n-n looks dreadful, but A-n-n-e looks so much more distinguished. --.