Tom found out later that the woman he met in the park was Mary.
- Tom daha sonra parkta karşılaştığı kadının Mary olduğunu anladı.
Tom has just found out that he's Mary's father.
- Tom onun Mary'nin babası olduğunu henüz anladı.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
- Sanırım Tom sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu anlayacak.
I can't make out the meaning of this sentence.
- Ben bu cümlenin anlamını çıkaramıyorum.
I could not make out what he meant.
- Onun ne demek istediğini anlayamadım.
Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it.
- Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
Tom tried to make sense of what just happened.
- Tom sadece ne olduğunu anlamaya çalıştı.
Can you make sense of what the writer is saying?
- Yazarın söylediklerine anlam verebiliyor musun?
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I think I got it right.
- Sanırım onu doğru anladım.
OK, I think I got it.
- Tamam, sanırım anladım.
Tom is just beginning to catch on.
- Tom, daha yeni anlamaya başlıyor.
She doesn't seem to be able to catch on to what he is saying.
- O onun ne dediğini anlayabiliyor gibi görünmüyor.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
The professor was unable to comprehend what I meant.
- Profesör ne demek istediğimi anlayamadı.
Little by little you will begin to comprehend the text without translations or explanations.
- Yavaş yavaş çeviriler veya açıklamalar olmadan metni anlamaya başlayacaksınız.
Tom couldn't figure out what Mary was trying to say.
- Tom Mary'nin ne söylemeye çalıştığını anlayamadı.
I imagine that Tom will eventually figure out that Mary doesn't really like him.
- Sanırım sonunda Tom Mary'nin gerçekten ondan hoşlanmadığını anlayacak.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
No one understands me.
- Hiç kimse beni anlamıyor.