Women are meant to be loved, not to be understood.
- Kadınlar sevilmek için yaratılmıştır, anlaşılmak için değil.
Women are meant to be loved, not to be understood.
- Kadınlar anlaşılmak değil, sevilmek ister.
It's understood that we'll start tomorrow.
- Yarın başlayacağımız anlaşılmaktadır.
You don't need to sound like a native speaker to be understood.
- Anlaşılmak için bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmana gerek yok.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
The two countries will negotiate a settlement to the crisis.
- İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.
I happen to agree with Tom.
- Tom'la tesadüfen anlaşıyorum.
Tom and Mary almost always agree with each other.
- Tom ve Mary hemen hemen her zaman birbirleriyle anlaşırlar.