Long after lay he musing at her mood, / Much grieu'd to thinke that gentle Dame so light, / For whose defence he was to shed his blood.
Attempts to negotiate a peace treaty failed.
- Barış anlaşması görüşme girişimleri başarısız oldu.
The two countries will negotiate a settlement to the crisis.
- İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.
You don't need to sound like a native speaker to be understood.
- Anlaşılmak için bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmana gerek yok.
It's understood that we'll start tomorrow.
- Yarın başlayacağımız anlaşılmaktadır.
I've got to agree with Tom on this one.
- Bu konuda Tom'la anlaşmak zorunda kaldık.
I have to agree with Tom on this one.
- Bu konuda Tom'la anlaşmak zorunda kaldık.
You don't need to sound like a native speaker to be understood.
- Anlaşılmak için bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmana gerek yok.
It is not easy to be understood by everybody.
- Herkes tarafından anlaşılmak kolay değildir.