Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
- The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Yumiko biraz kızmıştı.
- Yumiko was a little angry.
Tom geç kaldığı için kendine kızmıştı.
- Tom was angry with himself for being late.
Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Oldukça sinirli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Tom sinirli ve öfkeli görünüyor.
- Tom seems frustrated and angry.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Tom odayı öfkeyle terk etti.
- Tom left the room angry.
The broken glass left two angry cuts across my arm.
An angry mob started looting the warehouse.
Angry clouds raced across the sky.
He gets mad very easily.
- He easily gets angry.
It was his silence which made her angry.
- It was his silence that made her angry.