Birinin çözümü, ötekinin çözümünü kanıtlayabilir.
- Die Lösung für das eine kann sich als Lösung für das andere erweisen.
Sanırım, iki çeşit yorgun insan tipi var. Biri aşırı derecede uyku ihtiyacı olan, diğeri ise aşırı derecede huzur ihtiyacı olanlar.
- Ich denke, es gibt zwei Arten von müden Menschen. Die einen brauchen ganz dringend Schlaf, die anderen brauchen ganz dringend inneren Frieden.
Sırf sinir etmemek için, ne çok bekler insan diğeri arasın diye.
- Wie oft wartet man drauf, dass sich der andere meldet, weil man selber nicht nerven will.
Al birini vur ötekine!
- One's as bad as the other.
Öteki takım bizi hafife aldı.
- The other team took us lightly.
Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
- When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
Başka seçeneğim yoktu.
- I had no other choice.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She has two cats. One is white and the other one is black.
Bizim iki kedimiz var, biri beyaz, diğeri siyahtır.
- We have two cats; one is white, and the other is black.
Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!
- Don't expect others to think for you!
Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
- The little girl never smiles at anyone other than Emily.
Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.
- This is the same pencil that I lost the other day.
O, geçen gün konuştuğumuz çocuktur.
- He is the boy of whom we spoke the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Prenses ve İrlandalı birbirini tanıyordu ve evlilerdi ve bir yıl bir gün süren büyük bir düğün yapmışlardı.
- The Princess and the Irishman recognised each other, and were married, and had a great wedding that lasted for a year and a day.
Bu gün başka sıradan bir gün gibi başladı.
- This day started like any other ordinary day.
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?
Democracy is the worst form of government, except all the others that have been tried.
- Demokratie ist die schlechteste Regierungsform, abgesehen von allen anderen, die ausprobiert wurden.
Some flowers bloom in spring and others in autumn.
- Einige Blumen blühen im Frühling und andere im Herbst.
Democracy is the worst form of government, except all the others that have been tried.
- Demokratie ist die schlechteste Regierungsform, abgesehen von allen anderen, die ausprobiert wurden.
What other options do I have?
- Was für andere Optionen habe ich?