Elmalar, portakalllar, ve benzerlerini getirdi.
- She brought apples, oranges, and so on.
O, piyano, flüt, gitar ve benzerlerini çalar.
- He can play the piano, the flute, the guitar, and so on.
Gemi kömür, kereste, ve benzeri şeylerle yüklüydü.
- The vessel was loaded with coal, lumber, and so on.
Sandviçler, kekler ve benzeri şeyler yedik.
- We ate sandwiches, cakes, and so on.
Kalemler, defterler, sözlükler vesaire satın aldı.
- He bought pencils, notebooks, dictionaries and so on.
Dolma kalemlere, defterlere ve buna benzer şeylere ihtiyacım var.
- I need pens, notebooks and so on.
Sandviçler, kekler ve benzeri şeyler yedik.
- We ate sandwiches, cakes, and so on.
Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
- We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
Elma, portakal falan getirdi.
- She brought apples, oranges, and so on.
Put things where you will use them: sponges next to the sink, knives next to the cutting board, and so on.