We had hardly arrived when Lucy started crying to go home.
- Lucy eve gitmek için ağlamaya başladığında, ancak varmıştık.
However, his girlfriend is selfish and hardly worries about Brian.
- Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez.
Sometimes too much to drink is barely enough.
- Bazen içecek çok fazla şey ancak yeterlidir.
We have barely enough bread for breakfast.
- Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
All models are wrong, but some are useful.
- Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
He used to eat out every day, but now he can't afford it.
- O her gün, dışarıda yemek yerdi, ancak şimdi buna gücü yetmiyor.
She bought him a dog. However, he was allergic to dogs, so they had to give it away.
- Ona bir köpek aldı. Ancak, o köpeklere alerjisi vardı, bu yüzden birine vermek zorunda kaldı.
However, the quantity was not correct.
- Ancak, miktar doğru değildi.
However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
- Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
Tom has only himself to blame.
- Tom ancak kendini suçlayabilir.
God, please give me chastity and continence, but not yet.
- Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil.
John has not come yet, but when he does, I will call you.
- John henüz gelmedi, ancak o gelirse, seni ararım.
A lion is certainly much stronger than a sole hyena but there were three times as many hyenas there as lions.
- Bir aslan kesinlikle tek sırtlandan çok daha güçlüdür ancak orada aslanların üç katı kadar fazla sırtlan vardı.
I know it's hard to find the time, but could you proofread this for me before next Monday?
- Zaman bulmanın zor olduğunu biliyorum, ancak önümüzdeki Pazartesi gününden önce benim için bunu düzeltebilir misin?
Tom tried hard, but failed.
- Tom çok çalıştı, ancak başarısız oldu.
Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.
- Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.
Tom wanted to be just friends. However, Mary wanted much more.
- Tom sadece arkadaş olmak istedi. Ancak, Mary çok daha fazlasını istedi.
We're not gods, but mere men.
- Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.