Bu yaz transfer piyasası her zamankinden daha heyecan verici olacak.
- This summer the transfer market will be more exciting than ever.
O aslında serbest piyasa sistemini destekledi.
- He basically supported the free market system.
Çarşıdaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.
- A friend in the market is better than money in the chest.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
Kahve için büyük bir pazar var.
- There is a big market for coffee.
Tom şu anda alışverişe mi gidiyor?
- Is Tom going to the market right now?
Alışverişe kim gider?
- Who goes to the market?
O, borsada bir servet kaybetti.
- He lost a fortune in the stock market.
Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
- In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
O, satmak için sığır besler.
- He breeds cattle for market.
İhracat pazarlarında rekabet gücünün güçlendirilmesi acil bir ihtiyaçtır.
- The strengthening of competitiveness on export markets is an urgent need.
Çalışarak, pazarlarımızı genişletebiliriz.
- With work, we can expand our markets.
Definition used by famous economist of the Austrian school, Ludwig Von Mises, in his book .