Yarım düzine yumurta aldım.
- I bought half a dozen eggs.
Yaklaşık bir düzine ağaç kısa sürede dikilmişti.
- About a dozen trees had soon been planted.
Okuyacak çok sayıda raporum var.
- I have a dozen reports to read.
Tom bana plastik bir torba içinde çok sayıda kurabiye verdi.
- Tom gave me a dozen cookies in a plastic bag.
The dozen as a measure for iron ore remained almost completely constant at 12 cwts. during the sixteenth and seventeenth centuries.