Onunla ilgili tiksinmeni hissediyorum.
- I feel your disgust on that one.
Onun yüzü öfkeden daha ziyade tiksinme ve hüzün yansıtıyor.
- Her face reflects disgust and sadness, rather than anger.
Oda arkadaşım çok iğrenç.
- My roommate is so disgusting.
Onun bu tutumu oldukça iğrençtir.
- That attitude of his is quite disgusting.
Yemeği tiksinti ile reddetti.
- He refused the food with disgust.
With an air of disgust, she stormed out of the room.