an indefinite quantity

listen to the pronunciation of an indefinite quantity
Englisch - Türkisch

Definition von an indefinite quantity im Englisch Türkisch wörterbuch

some
birkaç

Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz. - You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.

Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı. - My father bought some CDs for my birthday.

some
biraz

Biraz kahve ister misin? - Would you like some coffee?

Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı. - My mother bought some apples at a fruit store.

some
bazı

Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun? - Did you know that some foxes lived on this mountain?

Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum. - I'm having some problems compiling this software.

indefinite quantity
belirsiz miktar
some
keybir
some
kimisi

Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti. - Some went on foot, and others by bicycle.

some
{s} ne biçim
some
{s} çok iyi

Denemenin birkaç hatası var fakat bir bütün olarak çok iyi. - Your essay has some mistakes, but as a whole it is very good.

Tom bazı çok iyi sorular sordu. - Tom asked some very good questions.

some
{s} bir parça

Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen. - Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.

Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum. - Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.

some
bir bölümü
some
{s} yaklaşık

Yaklaşık 1:58'lik o akordun ne olduğunu tam anlayamıyorum. Birisi bana yardım edebilir mi? - I can't quite figure out what that chord around 1:58 is. Can somebody help me out?

O hayır kuruluşuna yaklaşık iki milyar yen bağışta bulunan birinin adı verildi. - That charity is named after someone who contributed about two billion yen.

some
{s} epey
some
aşağı yukarı

Yasal harcamalar, aşağı yukarı, ona 9.000 sterline mal oldu. - The legal costs set him back something in the order of £9,000.

Sami aşağı yukarı yüz tane kadın kaçırdı. - Sami kidnapped something like a hundred women.

some
{s} acayip

Bazen acayip bir adam olabiliyor. - Sometimes he can be a strange guy.

O dini mezhebin bazı acayip fikirleri var. - That religious cult has got some pretty off the wall ideas.

some
bir kısım
some
{s} amma
some
oldukça

O, oldukça sık olan bir şeydir. - That's something that happens quite often.

Mikroskop altında, bazı virüsler oldukça güzel görünür. - Under a microscope, some viruses appear quite beautiful.

some
bazı bölümleri

İngiliz önerisinin bazı bölümleri kabul edilemez görünüyor. - Some parts of the British proposal seem unacceptable.

Englisch - Englisch
some

Can I have some of them?.

An indefinite quantity of
some
indefinite quantity
an estimated quantity
an indefinite quantity

    Silbentrennung

    an in·de·fi·nite quan·ti·ty

    Türkische aussprache

    ın îndefınıt kwäntıti

    Aussprache

    /ən ənˈdefənət ˈkwäntətē/ /ən ɪnˈdɛfənət ˈkwɑːntətiː/
Favoriten