Fakat tuhaf bir durum vardı.
- But there was one curious circumstance.
Bunlar özel durumlar.
- These are special circumstances.
Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
- Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
- Under the circumstances we have no choice but to surrender.
Şartları öğrenene kadar bir şey söyleyemezsin.
- You can't say anything till you know the circumstances.
O, kendini koşullara uydurdu.
- He adapted himself to circumstances.
Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
- I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
O koşulları detaylı olarak açıkladı.
- He described the circumstances in detail.
Then another circumstance happened, which made a lasting impression on my memory, though I was but a small child.