an ardent wish or desire; a vow; a prayer

listen to the pronunciation of an ardent wish or desire; a vow; a prayer
Englisch - Türkisch

Definition von an ardent wish or desire; a vow; a prayer im Englisch Türkisch wörterbuch

vote
{f} oy kullanmak

Oy kullanmak için yeterince yaşlı mısın? - Are you old enough to vote?

Şu an oy kullanmak için kayıtlı mısınız? - Are you currently registered to vote?

vote
{f} oy vermek

Oy vermek için kayıtlı mısın? - Are you registered to vote?

O, oy vermek için yeterince yaşlı değil. - He is not old enough to vote.

vote
{f} oylamak
vote
oy
vote
{f} oylayarak kararlaştırmak
vote
{i} oylama

Delegeler onu ilk oylamada seçti. - The delegates elected him on the first vote.

Kurultay tekrar oylama yaptı. - The convention voted again.

vote
önermek
vote
bildirmek
vote
(the ile) oy hakkı
vote
{i} seçim sonucu

Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu. - It was clear to everyone that the vote would be close.

vote
{i} oy hakkı

Her eyaletin, sadece bir oy hakkı vardı. - Each state had just one vote.

İsviçre'deki kadınların 1970'lere kadar oy hakkına sahip olmadıklarına inanabilir misiniz? - Can you believe that women in Switzerland didn't receive the right to vote until the 1970's?

vote
{i} önerme
vote
(isim) oy, oylama, oylanan şey, seçim sonucu, karar, önerme
vote
{i} oy, rey
vote
{f} oy vermek: Everyone is obliged to vote in these elections. Bu seçimlerde herkes oy vermek zorunda
vote
{i} karar

Bir daha asla oy kullanmamaya karar verdim. - I've decided never to vote again.

Kazanana karar vermek için oy kullanacağız. - We will vote to decide the winner.

Englisch - Englisch
vote
an ardent wish or desire; a vow; a prayer
Favoriten