İnsan görevini yapmalı.
- One must do one's duty.
Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
- The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
Ben sadece vazifemi yapıyorum.
- I'm only doing my duty.
Ben ebevenylerime yardım etmenin benim vazifem olduğunu hesaba katarım.
- I consider it my duty to help my parents.
İşi bitirmek sizin göreviniz.
- It's your duty to finish the job.
Senin görevin ülkeni bir yabancı işgalinden kurtarmak.
- Your duty is to save your country from a foreign invasion.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
Bu mallar gümrük vergisinden muaftır.
- These articles are all exempt from duty.
Bu mallar gümrük vergisinden muaftır.
- These articles are all exempt from duty.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
Ödevsiz hak, imtiyazdır.
- A right without a duty is a privilege.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
Bu mallar gümrük vergisinden muaftır.
- These articles are all exempt from duty.