Bunun felaket anlamına geleceğini biliyorlardı.
- They knew this would mean disaster.
Eğer saman yanarsa, gerçek bir felaket olur.
- If the hay caught fire, it would be a real disaster.
Felaketten kıl payı kurtuldu.
- He narrowly escaped the disaster.
Depremler ve seller doğal felaketlerdir.
- Earthquakes and floods are natural disasters.
Burada kimse Ateist bir yaşam sürmez. Afetler sırasında veya güzel günlerde herkes Tanrı'ya inanır.
- Nobody here lives an atheistic life. During disasters and during fortunes everyone relies on God.
Fırtınadan sonra şehrin bazı kısımları afet alanı gibiydi.
- Parts of the city looked like a disaster zone following the storm.