Definition von ama' im Türkisch Englisch wörterbuch
- ama
- but
He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
We have the extra-large size, but not in that color.
- Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil.
- ama
- if
- ama
- only
I only have one mouth, but I have two ears.
- Sadece tek ağzım ama iki kulağım var.
Her only purpose in life was to get rich.
- Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
- ama
- however
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
Tom and Mary didn't like each other at first. However, they eventually became good friends.
- Tom ve Mary başlangıçta birbirlerini sevmediler ama sonunda iyi arkadaş oldular.
- ama öyle ama böyle
- one way or another
- ama
- above all; absolutely
- ama
- really, truly
- ama
- but, yet, still
- ama
- yet
Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
- Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
- Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
- ama diğer taraftan
- but then
- ama sonra
- but then
The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
- Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.
Tom named his boat after his girlfriend, but then she left him.
- Tom teknesine kız arkadaşının adını verdi ama sonra o onu terk etti.
- ama yine de
- but yet
- âmâ
- blind
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
- âmâ
- blind kör
- zeki ama anti-sosyal
- geek
- küçük ama mükemmel
- bijou
- tantanalı ama önemsiz gösteri
- pageant
- Dağda sallanmaz ama zelzele onu sallar
- (Atasözü) Mountains may be removed with eathquakes
- hadi ama
- come on man
- acayip ama hoş
- far out
- beni ara ama mutlaka
- call me i mean it
- bodur ama güçlü hayvan
- chunk
- bu güzel ama biraz pahalı
- It's good but it's a little expensive
- cami yıkılmış, ama mihrabı yerinde
- (Konuşma Dili) She is still beautiful in spite of her age
- değerli ama işe yaramayan mülk
- white elephant
- eleştirmenlerin beğenmesi ama tutulmama
- succes d'estime
- fakir ama temiz giyimli kibar
- shabby genteel
- garip belki ama
- strangely enough
- görünmeyen ama gerçekte iktidarlı olan
- faceless
- gösterişli ama değersiz
- brummagem
- gösterişli ama değersiz
- tinsel
- gösterişli ama değersiz şey
- brummagem
- gösterişli ama değersiz şey
- gaud
- güneşli ama rüzgârdan korunmuş yer
- suntrap
- güvey olmadık, ama kapı dışında bekledik
- jocular I have no expertise on this matter but it's not foreign to me
- güzel ama ifadesiz yüzlü kimse
- wax doll
- güzel ama kafasız kız
- doll's face
- güzel ama kafasız kız
- doll
- güzel ama yapmacıklı
- namby pamby
- hepsi iyi hoş ama
- that's all very well but
- hepsi iyi hoş ama
- it's all very well but
- hevesli ama başarısız
- manque
- iyi kâlpli ama kaba insan
- rough diamond
- iyi niyetli ama başarısız sosyal reformcu
- do-gooder
- kaba ama iş görür
- rough and ready
- kaba saba ama içten
- rough and ready
- kapalı ama kilitlenmemiş
- on the latch
- kurallara uygun ama haksız kazanma
- gamesmanship
- kurumuş ama dökülmemiş
- marcescent
- kusura bakma ama
- take no offense but
- kusura bakma ama
- no offences but
- küçücük ama çok etkili şey
- mustard seed
- kısa ama sağlam yapılı
- stocky
- mantıkla çelişen ama doğru olan söz
- paradox
- riskli ama mümkün başarı
- a sporting chance
- sinek küçük ama mide bulandırır
- a fly in the ointment
- sinek küçüktür ama mide bulandırır
- (Atasözü) Some small and seemingly insignificant people/things are capable of wreaking great mischief
- tantanalı ama önemsiz gösteri
- pageantry
- çift kişilik yatak rezervasyonu yaptırmıştım ama odamda ikiz yatak var
- I reserved a double bed but I got a twin
- övünmek gibi olmasın ama
- with all due modesty