almost not at all

listen to the pronunciation of almost not at all
Englisch - Türkisch

Definition von almost not at all im Englisch Türkisch wörterbuch

barely
zar zor

Ben zar zor sınavı geçtim. - I barely passed the exam.

Tom her zaman öyle kısık sesle konuşur ki ne söylediğini ben zar zor anlayabiliyorum. - Tom always speaks in such a low voice that I can barely understand what he says.

barely
ancak

Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı. - He had barely enough money to buy bread and milk.

Tom ancak kirasını ödeyebiliyor. - Tom can barely pay his rent.

not at all
bir şey değil

Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil. - This is not at all what Tom expected.

barely
hemen hemen hiç

Leyla ve Sami birbirlerini hemen hemen hiç tanımıyorlardı. - Layla and Sami barely knew each other.

Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum. - I barely know the city.

not at all
önemli değil
Not at all
Bir şey değil./Rica ederim
barely
z. ancak, güçbela
not at all
hiç

Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir. - Getting excited is not at all the same as getting angry.

O politikacının söylediği hiç gerçek değil. - What that politician said is not at all true.

barely
çok az

Bir saattir bekliyoruz ve sıra çok az ilerledi. - We've been waiting for an hour and the line has barely moved.

Tom çok az Fransızca konuşabildi. - Tom could barely speak French.

barely
çok çok az

Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor. - Tom seems to be barely paying attention.

barely
dar
barely
zoraki
barely
dar darına
barely
gücü gücüne
not at all
hiç de değil

Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil - Do I annoy you? No, not at all.

''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.'' - Are you still mad at me? No, not at all.

not at all
sorun değil
not at all
zerre kadar
not at all
ne demek
not at all
hiç değil

Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil. - Do you mind my smoking here? No, not at all.

Bana seni aramamı istemediğini mi söylüyorsun? Hayır, hiç değil. Lütfen beni herhangi bir zaman arayın. - Are you saying you don't want me to call? No, not at all. Please call me anytime.

Not at all
Rica ederim!
Not at all
estağfurullah
barely
hemen hemen

O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor. - He barely speaks to me anymore.

Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum. - I barely know the city.

not at all
Bir şey değil!/Rica ederim! (Thank you! sözüne karşılık)
not at all
hiç, asla: "This house iş not at all suitable. - Bu ev hiç uygun değil."
not at all
Birşey değil! ; Rica ederim!
not at all
kesinlikle değil
not at all
hiç, asla. - This house iş not at all suitable. Bu ev hiç uygun değil
not at all
hiç problem değil
barely
açıkça
barely
kıtı kıtına
barely
güçbelâ

Bunu güçbela zamanında yaptım. - I barely made it on time.

barely
anca

Büyükçe bir sandalye, ama kapı aralığından anca geçer. - It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway.

Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı. - He had barely enough money to buy bread and milk.

barely
gizlemeden
barely
yalın bir şekilde/ancak
not at all
katiyen
not at all
asla

Asla hatalı değilsin. - You are not at all wrong.

not at all
rica ederim
not at all
hiç de
Englisch - Englisch
barely
not at all
Used similarly to you're welcome, as a conventional reply to an expression of gratitude
not at all
Not

He's not at all friendly towards his ex-wife.

not at all
not one bit; on the contrary, vice versa
not at all
not in the least
not at all
nothing of the sort
not at all
not by a long sight
almost not at all

    Silbentrennung

    al·most not at all

    Türkische aussprache

    ôlmōst nät ät ôl

    Aussprache

    /ˈôlˌmōst ˈnät ˈat ˈôl/ /ˈɔːlˌmoʊst ˈnɑːt ˈæt ˈɔːl/
Favoriten