Her türlü zamanımız var.
- We have all kinds of time.
Her türlü insanla bağlantı kurar.
- He comes into contact with all kinds of people.
Her tür tabloyu severim.
- I like all sorts of paintings.
Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.
- His absence gave birth to all sorts of rumors.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.
Sergiye her çeşit insan geldi.
- All sorts of people came to the exhibition.